
Bir şirket gezisi, çoğu insan için sıkıcı ve sıradan bir etkinliktir, fakat Sam için bu yolculuk, beklenmedik bir şekilde hayatının en korkutucu deneyimine dönüşür. Otobüsle ilerlerken, gruptaki iş arkadaşları köprüden geçerken Sam, aniden zihninde felaketin görüntüsüne kapılır. Köprünün yıkıldığını, insanların korku içinde hayatlarını kaybettiğini net bir şekilde görür. Gözlerini açtığında, bu felaketi sanki gerçekte olmuş gibi hisseder. Hızla dostu Peter, sevgilisi Molly ve diğer mesai arkadaşlarını uyararak onlara ne olacağı konusunda bir tehdit olduğunu söylese de, felaketin kısa süre sonra görselleştirdiği şekilde gelişmeye başladığını fark eder. Sam, büyük bir çabayla bazı arkadaşlarını ölümden kurtarır, ancak bu kaçış, gerçekte bir kurtuluş değildir. Kendilerini hayatta sanan bu kişiler, aslında çoktan Ölüm’ün listesine alınmıştır. Her ne kadar birbirlerini uyarıp kaçmaya çalışsalar da, birer birer ve kaçınılmaz şekilde sona yaklaşmaktadırlar. Ölüm, bu sefer direkt değil, karmaşık ve beklenmedik yollarla geri dönecek ve kimse buna engel olamayacaktır. Grubun üyeleri, hem yaşadıklarının anlamını çözmeye hem de zamanla yarışarak kaderlerini değiştirmeye çalışacaklardır. Ancak, bu çabalar onları sadece ölümün yaklaşan ve kaçınılmaz sonuna daha da yaklaştıracaktır.