
Beklenmedik bir başarıyla Tour Şampiyonası’nı kazanan Happy Gilmore’un kariyerini yeniden ele alan bu film, golf dünyasının yaramazını yıllar sonra yeniden görücüye çıkarıyor. Happy, başarı kazanmasının ardından gelen ünlülük dalgasını, önce beyzbol çatallı golf sopasıyla kutluyor, hemen ardından ise sponsor anlaşmaları ile boğuşmaya başlıyor. Ancak onun eski huysuz hali, rengarenk kıyafetleri ve kalabalıkları büyüleyen uzun vuruşları hala yerinde. Özetle, onun olgunlaştığını düşünmeyin; fark yalnızca saçındaki birkaç beyaz tel ve biraz daha fazla sosyal medya filtresi.
Hikaye, ünlü darbelerinin ardından açılan fırsat kapılarını, kaybolmuş aile bağlarını ve profesyonel sporun sert gerçeklerini gözler önüne sererken izleyicilere gülümsemeyi de unutturmuyor. Yönetmen, nostaljiyi güncel spor kültürüyle bir araya getirerek hem komedi hem de duygusallığı başarıyla harmanlıyor. Konuk sürprizleri, eski rakiplerle yeniden karşılaşmalar ve elbette tribünleri hareketlendiren atışmalar temposunu canlı tutuyor. Happy’nin sevilen garip duruşu sahnelerde belirdikçe, yıllar önceki enerjinin geri döndüğünü hissediyoruz. Kısacası, eğlenceli, rahat ve tam hafta sonu için uygun bir komedi filmi.